Kürt Dilinin Gelişimi Kürt Kadınlarının Omzunda Değildir!

İlknur Bilir
4 min readJan 25, 2021

Sosyal medya platformu Twitter’da son iki gündür aşağıya bıraktığım paylaşımların yarattığı bir tartışma ortamı oluştu. İki paylaşım da ataerkilliğin son demi denilecek kadar sinsi, aba altından sopa gösterir gibi bir edayla Kürtçe’nin Kürt toplumunda kadınlar ve hatta genç kadınlar tarafından daha az konuşulduğu ve asimilasyona daha açık ve gönüllü olduklarını dile getiriyor.

Bu iki gönderiyi paylaşan iki kişinin de antropolog, dil bilimci ve sosyolog olduğunu düşünebilirsiniz fakat ne cahilce ki değiller. İki kişi de kaynak göstermeden, algı dünyalarının sınırlarının el verdiği ölçüde klavyelerinin sağladığı kolaylıkla doğru orantılı olarak oturdukları yerden akıllarına ilk geleni yazmış.

Haklı olarak insanlar da bu iki açıklamanın da kaynağının ne olduğunu sordular. Ve sadece Necat Zîvîngî aşağıda ekran görüntüsünü paylaştığım gönderiyi gösterdi.

Bu paylaşımdan da gördüğümüz üzere Zîvîngi bu paylaşımda Rawest Araştırma’nın Kürt Gençler ’20 Benzerlikler, Farklar, Değişimler başlıklı 2020 yılında gerçekleştirilen araştırmadan alınmış bir tabloyu paylaşmıştır. Hali hazırda okuma yazmayı bilen ve basit bir argüman oluşturmayı bilen herkesin anlayacağı üzere verilen tablodaki oranlar ve yukarıda verilen argümanın arasındaki ilişki “dudağım ağrıyor yere basamıyorum” cümlesi kadar anlamlı.

Peki Kürtçe’nin Kürt gençleri arasında durumu gerçekten nasıl ve bunu bilimsel, sosyolojik bir araştırma ışığında incelediğimizde durum neyi gösteriyor. Kürt gençleri anadilde eğitim hakkı ve sosyal hayatta Kürtçe’nin bu kadar az yer bulabilmesi hakkında ne düşünüyor?

Rawest araştırmanın da açıklama metninde belirttiği üzere:

“Kürt kamuoyunun korkuyla ve devletin milliyetçi bürokrasisinin umutla beklediğinin aksine bugünün Kürt genç kuşağı, önceki kuşaklara oranla ana dilde eğitim, Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi gibi talepleri daha açık bir şekilde dile getiriyor ve talep ediyor. Gençlerin tamamına yakını Kürtçenin, okullarda yalnız başına ya da Türkçe ile birlikte eğitim dili olması gerektiğini düşünüyorlar.”

Yazının sonunda linkini paylaşacağım araştırma metninin 51. sayfasında yer alan tabloda görüldüğü üzere kadın ve erkekler verdikleri her seçimde en az bir kere Kürtçe’nin de dahil edildiği bir eğitim modelinden söz ediyor ve isteklerinin bu yönde olduğunu dile getiriyor.

Ayrıca araştırmanın diğer bir sonucu da kadın ve erkekler arasında Kürtçe eğitimin verilmesi konusunda belli bir ayrılığın söz konusu olmadığını gösteriyor.

Araştırmadan bir alıntı ile desteklemek isterim bu tabloyu.

“Kürt seçmenler daha sıcak baksalar da, Kürt illeri ile batı illeri arasında anlamlı bir fark yok. Benzer şekilde, kadınlar ve erkekler arasında da anlamlı bir tercih farkı gözlemlenmiyor.”

Araştırma sonuçları bu şekilde açıkça ortaya koyduğu halde peki neden sıklıkla ve ekseriyetle Kürt kadınları Kürtçe’yi yaymak ve ilerletmekten sorumlu dil kurumu muamelesi görüyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin dil politikalarının özellikle kadınları hedef aldığı “Haydi Kızlar Okula” ve “Kardelenler” gibi pek çok kampanyanın Kürt gençleri üzerinde bir etkisi olduğu herkesin malumudur. Fakat kadını dilin taşıyıcısı olarak gören bu tür politikaların aynı zamanda kadını, eğitimde, sosyal hayatta ve iş yaşamında da sırf bu Kürtçe yasaklarından dolayı iki kat ezdiğini ve sömürüye uğrattığını göz ardı edemeyiz.

Türkiye’de kadına karşı şiddetin geldiği nokta gözler önündeyken, Muş’ta 14 Temmuz 2020'de kendisine tecavüz eden adamı şikayete gittiğinde, karakolda Kürtçe konuştuğu için ifadesi alınmayan ve sonrasında evinde kocası tarafından öldürülen Fatma Altınmakas vakasını hatırlatmak isterim. Şimdi böyle bir toplumda kadınların Türkçe öğrenmek zorunda olmasını ve hayatlarında bir ölüm kalım sorununa dönüşmüş bir sorunu, Kürtçe asimilasyon politikalarına gönüllü olmakla eşdeğer tutarsanız en hafif tabiri ile aklınızda şüphe ederim.

Gidin görün Kürt siyasi hayatında kadınların kazanımları sayesinde her alanda, toplantıda ve mecrada ilk hayır diyen, ses çıkaran olmaza razı gelmeyen bir Kürt kadını göreceksiniz. İmkanlarını sağlayamadığınız ilerlemeyi bir halktan bekleyemezsiniz.

Konda Araştırma genel müdürü Bekir Ağırdır’ın şu yayında belirttiği üzere ve aşağıdaki tablonun da gösterdiği üzere, Kürdistan illerinde işsizlik Avrupa ortalamasının üstünde. Gençler eve ekmek götüremiyor, ocağının dumanı tütmüyor. Son iki aydır Diyarbakır, Ağrı, Muş ve Hakkari intihar haberleri ile çalkalanıyor.

İşsizlik seviyeleri şu şekilde sırasıyla:

1-Mardin, Batman, Şırnak Siirt %25.7

2-Van, Muş, Bitlis, Hakkari %25.4

3-Şanlıurfa, Diyarbakır %25.3

Gençlerin bir gelecek umudu göremediği bir yaşam tahayyül edemedikleri bu coğrafyada çıkıp asimilasyon politikalarının ceremesini genç Kürt kadın ve erkeklerden çıkarmak Kürt toplumuna en büyük haksızlıktır.

İçinden geçtiğimiz bu zor dönemde her türlü baskı mekanizmasının denek alanı olan Kürdistan coğrafyasından söz ederken olağanüstü hal ve şartların her zaman geçerli olduğunu akılda tutmanın daha sağlıklı çıkarımlar yapmamız için elzem olduğunu düşünüyorum.

İlknur Bilir

Kaynak

Rawest Araştırma Araştırma raporu: https://kurdish-studies.org/wp-content/uploads/2021/01/Kurt_Gencler_20_Benzerlikler_Farklar_Degisimler.pdf

Bekir Ağırdır- Nasıl Olunur: https://nasil-olunur.simplecast.com/episodes/26-bekir-ardr-0duL8bEB

--

--