Çağdaş sanatı anlamıyor muyuz?

İlknur Bilir
3 min readSep 3, 2022
Damien Hirst — Death Denied

Aşağıda videosunu paylaştığım video röportaj sanat eleştirmeni Avelina Lesper ile çağdaş sanat üzerine yapılmış net ve dupduru bir sohbet. İlk kez bir kaç yıl önce Çeviri Konuşmalar tarafından YouTube’da yayınlandığında izlemiştim. Bu hafta yeniden popüler oldu sanırım. İzlemeyenler için önerimdir; çağdaş sanat sahtekarlığını ve bunun bir piyasa kandırmacası olduğunu net net anlatıyor.

Lesper’in videoda yaptığı “sanat bir aracıdır ve sanat sanatçıdan farklı olarak ölümsüz olandır” tespiti çok yerinde. Küratörlerin retorik cümlelerle birer kimlik ve paha kazandırmaya çalıştığı aslında olmayan bir objenin varmış ve değerliymiş gibi sunulması birçok insanı günümüz çağdaş sanat anlayışının dışına itti çünkü kimse iskambil kağıtlarının prizma şeklinde üst üste konulmasından nasıl bir anlam çıkarılması gerektiğini ve yaşanmamış sublime’ın neyden kaynaklandığını bilmiyordu ve anlamıyordu. Bu noktada da olaya küratörler dahil oluyordu ve bizlerin aslında yeteri kadar bilmediğimiz için anlamadığımızı anlattıkları uzun, karışık ve bol referanslı metinleri kalıyordu geriye. O yüzden şimdi birçok çağdaş sanat müzesinde sergilenen eserlerin yanında kare kodlarına hapsolmuş bir metin var, çünkü sergiyi gezen büyük çoğunluk Instagram’da paylaşım yapmaktan öte bir anlam bulamıyor. İşte Lesper “bulamıyorsunuz, çünkü zaten o anlam yok” demeye getiriyor lafı.

Ahmet Güneştekin’in Hafıza Odası sergisinden

Gelinen noktada artık, bu anlamamazlığın sonucu olarak da biz alıcısı olmayan insanlara da siz sanattan anlamıyorsunuz diyerek bu sahtekarlığa birer ulviyet ve entelektüel kimlik kazandırma çabaları, müzayede, müze ve galerilerin sanatçı olmayan sanatçılarla dolmasına sebep oldu. Bunun Türkiye’deki örneklerinden biri de kanımca Ahmet Güneştekin.

Kendisinin Diyarbakır/Sur’da açtığı Hafıza Odası sergisinin esas olarak tek başına hangi eseri kendisinin ününü, kişisel sosyal sermayesini geride bırakacak kadar estetik ve eleştiriyi aklın ve yaratıcılığın süzgecinden geçirerek damıtmış diye ilk sergilendiği zaman da oldukça yoğun bir şekilde merak edilmişti. Eserleri başka bir çağdaş sanat üfürükçüsü Gabriel Orozco’nun nun eserlerinin yerelleştrilmiş motifler ve referanslarla sunulmuş hali gibi kanımca.

Haliyle insanla konuşan tek bir tarafı yok bu “eserlerin”, eğer kataloktaki sayfalarca röportaj ve konsept tanımı olmazsa. Peki sen bu kadar şeyi yazmadan biz anlamayacaksak, sen bu eserini neden yaptın! Ben burda normatif bir sanat anlayışından söz etmiyorum demek istediğim biz yazıyı okumadan ve sanatçının niyetini bilmeden bize hiçbir şey ifade etmiyorsa bu eserin sanatsal değeri tam olarak nerden geliyor.

Gabriel Orozco — Asterism

Bu retorik de olsa soruya, cevabı Avelina Lesper çok iyi veriyor. “hiçbir değeri olmayan, sahte bir değer biçilmiş olan, ne estetik ne de teorik bir dayanağı olmayan objeleri satmak.”

Son yıllarda özellikle karşılaştığım bir fenomen de birçok sanatçı olduğunu görmem oldu. Oturduğumuz kahvede, mahallede, okuduğumuz sınıfta mesleğini sorduğum birçok insandan sanatçıyım, performans sanatçısıyım gibi cevaplar alıyorum. Bunda önüne gelen fonlara “sanatçı” olarak başvuran ve gerçek anlamda ne olduğunu sorguladığımız bu düzenin payı olduğunu da düşünüyorum. Başka şaibeli bir yanı ise bu eser ticaretinin kara para aklama yöntemi, repütasyon devşirme ve aslında ticaret yöntemi olarak kullanılması. Mesele belki de bunu artık çağdaş sanattan anlamadığı için bu sisteme bir ulviyet kazandıran sanat severlerin dönen bu sahtekarlığı yavaş yavaş kabul edecek noktaya gelmesidir.

berlin/ Ağustos 2022

--

--